Yoga Hakkında BİLİNMESİ GEREKENLER

Yoga 'bütünleşmek' demektir. Bu bir taraftan vücudun, zihnin ve ruhun mükemmel uyumu ve bütünleşmesi, diğer taraftan ise bireysel bilincin Evrensel Bilinçle bütünleşmesi, teması anlamına gelir. Böylece Yoga uygulayarak insan vücudunu, duygularını ve zihnini tamamen kontrol edebilir. Doğadan ve evrenden kopmaz. Sonuçta Evrensel Bilinçle temasta kalır.

Yoga sistemi 'ruh' konusunda detaylı bilgiler ve teknikler sunması, insanı bilinç ve ruh konularında geliştirmesi ile birlikte teoloji ve ritüellere dayanan bir din değildir. Yoga Sisteminde hiyerarşi ve herhangi bir lidere veya tanrıya tapınma yoktur. Yoga spiritüel bilgi kaynağıdır. Bu bilgileri edinerek birey bütün dinlerin temel prensiplerini kavramaktadır.

Yoga, hiç bir sınıf, inanç, renk, ırk, cinsiyet ve yaş ayırımı olmayan, tüm insanlığa açık olan kültürel ve spiritüel bilgi dalıdır. Yoga çalışmalarına başlamak için belki de gereken tek bir nitelik insan bilincinin gizli potansiyellerinin varlığını kabul etmek ve Yoga tekniklerini uygulayarak bilincin zirvesine ulaşmak isteğidir.

Yoga sistemini dinlerden farklı yapan unsur bedene, zihne ve duygulara bakış açısıdır. Dinler bedeni, zihni ve duyguları aydınlanma yolunda bir engel ve günah aracı gibi görmektedir. Oysa Yoga bedenin, zihnin ve duyguların evrensel gerçeğin bir parçası olduğunu ve insanoğlunun gelişmesi, aydınlanması ve yükselmesi için nasıl kullanılması gerektiğini öğretmektedir.

Yoga teknikleri sayesinde beden, zihin ve duygular temizlenince ve pozitif enerjiyle dolunca doğal olarak insan bütün olumsuz isteklerden, düşüncelerden ve eylemlerden kurtulmaktadır. İnsan özgür iradesini olumlu yönde kullanarak özgüvenini geliştirmekte, kaderine sahip çıkmakta ve kaderin köleliğinden kurtularak özgürlüğe kavuşmaktadır. Birey başkalarından merhamet beklemeden pozitifleşme ve bütünleşme yolunda kaderini kendi çizmektedir.

Yoga ilmi hayatın bütün yönlerini kapsamaktadır. Yoga teknikleri beden, zihin, ve enerji sistemini temizleyerek meditasyonun daha gelişmiş aşamaları ve kozmik bilinci algılamak için temel hazırlamaktadır. Yoga çalışmalarının olumlu etkileri dünya bilim adamları ve tıp mensupları tarafından araştırılıp incelenmektedir. Bu araştırmaların neticeleri Yoga sisteminde kullanılan nefes, biyoenerji, vücut, zihin çalışmalarının bedensel ve zihinsel sağlığı düzeltmek ve korumak için çok etkili bir araç olduğunu göstermektedir.

Yoga doğru yaşam ilmidir ve insanoğluna günlük hayatında uygulaması için verilmiştir. Yoga insanın bütün yönlerini: bedensel, zihinsel, duygusal, sinirsel, psikolojik, enerjetik ve spiritüel yönlerini olumlu bir şekilde etkilemektedir.
Yoga kelimesi 'birleşmek' demektir. Spiritüel anlamda bu bireysel bilinç ile Evrensel Bilincin birleşmesi demektir. Fiziki boyutta Yoga bedeni, zihni ve duyuları dengelemek ve uyuma sokmak için bir vasıtadır. Bu denge ve uyum nefes, biyoenerji, vücut ve zihin çalışmaları sırasında, Yüce Gerçekle birleşmeden önce elde edilmelidir.

Yoga ilmi insanın en dış boyutunu, fiziki bedenini etkilemekten başlar; bu bir çok insan için pratik ve tanıdık başlangıç noktasıdır. Dengesizlik bu düzeyde yaşandığında organlar, adaleler ve sinirler artık uyumlu çalışmamakta, aksine birbirine karşı çıkmaktadır. Örneğin, endokrin sistemi düzensizleştiğinde sinir sisteminin verimliliği o kadar düşük olur ki, hemen hastalıklar ortaya çıkmaya başlar. Yoga sisteminin amaçlarından biri de bedenin farklı fonksiyonlarını tüm bedenin yararına çalışmaları için mükemmel bir şekilde ayarlamaktır.

Daha sonra Yoga fiziki düzeyden zihinsel ve duygusal düzeye ilerlemektedir. Birçok insan günlük hayatın etkileşim ve streslerinden, fobi ve nevrozlardan acı çekmektedir. Yoga bütün bu problemlerin üstesinden gelmek için evrensel metot sunmaktadır.

Yoga düşünce, söz ve eylem veya kafa, kalp ve el arasında uyum ve kaynaşmadır. Yoga uygulaması sayesinde fiziksel, zihinsel ve duygusal düzeyler arasındaki karşılıklı ilişkiler hakkında ve bir düzeyde oluşan rahatsızlıkların diğer düzeyleri nasıl etkilediği konusunda farkındalık artmaktadır. Bu farkındalık, bireyi yavaş yavaş yaşamın daha ince alanlarının algılamasına getirmektedir.

Bedensel ve zihinsel terapi Yoga sisteminin en önemli başarılarından biridir. Bu terapi evrensel uyum ve bütünleşme prensipleri üzerinde kurulduğu için bu kadar güçlü ve etkilidir. Astım, diyabet, tansiyon dengesizliği, kireçlenme, sindirim düzensizliği, başka kronik ve yapısal hastalıkların tedavisinde modern bilim başarısız kaldığı halde Yoga bir alternatif terapi biçimi gibi başarıya ulaşmıştır. HIV ve kanser tedavisinde Yoga çalışmalarının etkisi araştırılmakta ve umut verici olumlu sonuçlar alınmaktadır. Tıp bilim adamlarına göre Yoga terapisi bedenin bütün başka sistemlerini ve organlarını direkt olarak etkileyen sinir ve endokrin sistemlerinde denge sağladığı için başarılıdır.

Ayrıca, birçok insan için, gittikçe stresi arttıran toplumda, Yoga sağlık ve huzuru korumak için bir vasıtadır. Nefes teknikleri gerginliği atmaya ve canlanmaya, vücut çalışmaları tüm günü masa başında oturmaktan toplanmış fiziksel yorgunluğu ve rahatsızlığı kaldırmaya yardım etmektedir. Gevşeme teknikleri zamanın daha etkili bir şekilde kullanılmasını sağlamaktadır. Cep telefonları, bilgisayar, yoğun trafik ve devamlı alışveriş çağında Yoga çalışmaları kişisel ve hatta iş hayatında büyük anlam taşımaktadır.

Bireysel ihtiyaçlar dışında Yoga sisteminin temelinde olan prensipler toplumsal zorlukları aşmak için gerçek bir alet sunmaktadır. Dünyanın kaybolmuş gibi göründüğü ve eski değerleri reddederek yeni değerler ortaya koyamadığı zamanda Yoga insanlara kendi yolunu bulup gerçek öz'üyle bağlantı kurması için vasıta vermektedir. Gerçek öz'le bu bağlantı sayesinde insanlar, çağımızda çok zor bulunan, uyum, huzur ve şefkate ulaşabilirler.

 

Maha-Yoga olarak adlandırılan Yoga sistemi sekiz bölümden ibarettir. Bu sekiz bölüm yoganın genel yapısını oluşturan elementlerdir. Sekiz bölüm teknik olarak Aşta-Anga olarak adlandırılmaktadır. Sanskritçe Aşta kelimesi 'sekiz', Anga ise 'bölüm' anlamına gelmektedir. Her bölümde yüz binlerce teknik bulunmaktadır. Bu nedenle temel uygulama işlemi sekiz bölüm içermektedir.

Yoga sisteminin sekiz basamağı şunlardır:

1. Yama - (Kontrol) Evrensel eylem kontrolü
2. Niyama - (Kesin kontrol) Kişisel eylem kontrolü
3. Asana - (Duruş) Vücut çalıştırma teknikleri
4. Pranayama - (Enerji kontrolü) Nefes ve biyoenerji teknikleri
5. Pratyahara - (Geri çekmek) Astral, Çakra ve Kundalini teknikleri
6. Dharana - (Odaklanma) Konsantrasyon teknikleri
7. Dhyana - (Derin odaklanma) Meditasyon teknikleri
8. Samadhi - (Üstün odaklanma) Üstünyoğunlaşma teknikleri

İlk dört basamak dış veya kaba basamak, dört son basamak ise iç veya ince basamak olarak adlandırılmaktadır. Sekiz basamaklı Yoga sisteminin amaçlarından biri bedeni, zihni ve ruhu birbiriyle uyumlu hale getirmek ve kişisel gelişimin zirvesine ulaşmaktır. Bu sekiz aşama, aşağıdan yukarı doğru tırmanması gereken bir merdivenin birbirini izleyen basamaklarına benzemektedir. Bu basamaklarda sabırla ilerlemek gerekir. Birdenbire, hiçbir hazırlık olmaksızın üst basamaklara atlamak tehlikeli ve sakıncalıdır.

Yoga sistemi kontrol işlemine dayanmaktadır. Yama (kontrol) aşama aşama gelişmekte ve sonunda en yüksek düzeye ulaşarak Samyama (süperkontrol) olmaktadır. Burada 'süper' anlamına gelen Sam öneği 'kontrol' anlamına gelen Yama kelimesinin önüne eklenmiştir. Yama konsantrasyonla sıkı bir bağlantıdadır. Samyama aşamasında konsantrasyon Samadhi olarak adlandırılan süperkonsantrasyona gelişmektedir. Konsantrasyon hem de birleşmeyle bağlantıdadır. Konsantrasyon en derin haline ulaştığında birleşme Samyoga olarak adlandırılan süperbirleşme olmaktadır. Süperkontrol düzeyinde konsantrasyon süperkonsantrasyona, birleşme ise süperbirleşmeye dönüşmektedir. Bu hal YOGA yani bütünleşme olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle Yoga sisteminin üç yönü vardır:

1. Samyama - Üstünkontrol
2. Samadhi - Üstünkonsantrasyon
3. Samyoga - Üstünbirleşme

Bu üç yön birbiriyle bağlantılı ve Yoga sisteminden ayrılmazdır. Yoga sisteminin son aşamasında süperkonsantrasyon üstün konsantrasyona dönüşmektedir. Bilinç tamamen konsantrasyon objesine dalmaktadır. Sonuç olarak süperbirleşme gerçek üstün birliğe dönüşmektedir. Bu birlik bireysel ruh ile Evrensel Ruh arasında gerçekleşmektedir. Bireysel ruh ile Evrensel Ruh bütünleşmektedir. Bu aşamada süperkontrol gerçek özgürlüğe dönüşmektedir çünkü kontrole artık gereksinim kalmamaktadır. Böylece Yoga (bütünleşme) hali Maha-Yoga (üstün bütünleşme) haline dönüşmektedir. Bu halde bireysel bilinç en yüksek bilinç düzeyine ulaşmaktadır.

Yoga halinin üstün düzeyine ulaşmak için kontrol gücünün kesinlikle aşama aşama geliştirilmesi gerekmektedir. Spiritüel evrim etmek için Yoga sisteminde bulunan sekiz aşamada yer alan teknikler doğru ve düzenli şekilde uygulanmalıdır.

Yama olarak bilinen prensipler icra edilince olumlu eğilimler güçlenmekte, pozitif enerji ve motivasyon artmakta ve insan kendini evrenin bir parçası olarak hissetmektedir.

Geniş felsefi anlamda Yama sözcüğü 'negatiflerden arınma' gibi yorumlanabilir. Yama uygulayarak insan eylemlerini kontrol altında almak suretiyle negatif veya olumsuz şeylerden kurtulmaktadır. Birey gelişmek ve spiritüel evrim etmek için bütün negatif fikirlerden, sözlerden ve eylemlerden arınmalıdır. Bunun için insan her şeyden önce Ahimsa (Şiddetsizlik) prensibini uygulamalıdır.

Yama aşamasında insan hayatının evrensel eylem yönü geliştirilmektedir. Bu aşama 10 prensibe dayanmaktadır:

1. Ahimsa - (Şiddetsizlik) Şiddet kontrolü
2. Satya - (Dürüstlük) Yalan kontrolü
3. Asteya - (Çalmama) Benimseme kontrolü
4. Brahmaçarya - Cinsel enerji kontrolü
5. Aparigraha - (Biriktirmemek) Biriktirme kontrolü
6. Daya - (Merhamet) Nefret kontrolü
7. Kşama - (Affetme) Kızgınlık kontrolü
8. Dhriti - (Dayanıklılık) Güçsüzlük kontrolü
9. Mitahara - (Ilımlılık) Aşırılık kontrolü
10. Arcava - (Doğruluk) Yanlışlık kontrolü

Bu prensiplerin uygulanması insan psikolojisini olumlu bir şekilde etkilemektedir. Birey dört amaca ulaşmaktadır:

1. Negatif enerji atılmaktadır
2. Enerji kanalları arınmaktadır
3. Bedende enerji toplanmaktadır
4. Biriken enerji, fiziksel sağlığı ve spiritüel gelişimi sağlamaktadır

Birey Yama prensiplerine uymadığı takdirde enerjisi dağılmakta ve enerji kanalları tıkanmaktadır. Bu prensipler icra edildiğinde enerji blokajları çözülmekte, enerji bedende serbestçe dolaşmakta ve biriken enerji kişisel gelişimi sağlamaktadır.

Niyama olarak denilen prensipler hayata geçirilince olumsuz eğilimler giderilmekte, kötü alışkanlıklar yenilmekte, negatif enerji atılmakta ve insan kendinin evrenin tüm canlı varlıklarıyla bir aile olduğunun farkına varmaktadır.

Bu aşama da 10 prensibe dayanmaktadır:

1. Şauça - (Temizlik) Kirlilik kontrolü
2. Santoşa - (Yetinme) Açgözlülük kontrolü
3. Tapas - (Soyutlanma) Fazlalık kontrolü
4. Svadhyaya - (Eğitim) Cehalet kontrolü
5. İşvara Pranidhana - (Mutlak Varlığı Algılama) Algı kontrolü
6. Astikya - (Sadakat) Bağlılık kontrolü
7. Dana - (Hayırseverlik) Bencillik kontrolü
8. Hri - (Alçakgönüllülük) Gurur kontrolü
9. Mati - (Analiz) Düşünce kontrolü
10. Vrata - (Yemin) Değişkenlik kontrolü

Yama ile Niyama basamaklarının 10 prensibi Darşana Upanişada, Gandharva Tantra ve Agni Purana kitaplarında açıklanmıştır. Yoga sisteminin bu ilk iki basamağında duygular, düşünceler ve eylemler analiz edilmekte ve denetim altına alınmaktadır. İnsan artık duygularının, düşüncelerinin ve eylemlerinin kölesi değil efendisi olmaktadır. Bu kaderi kontrol etmenin başlangıcıdır. Denetim ve kontrol işlemi doğal bir şekilde gelişmektedir. İnsan duygularını, düşüncelerini ve eylemlerini sadece analiz etmekte ve kendine baskı yapmadan kontrol etmeye çalışmaktadır.

Geniş felsefi manada Niyama basamağı 'pozitifleri güçlendirme' olarak yorumlanabilir. Yoga yolunda birey negatif niteliklerden kurtularak pozitif nitelikleri güçlendirmelidir. Yama prensiplerin uygulanması evrensel niteliktedir oysa, Niyama prensiplerin uygulanması bireysel niteliktedir.

Niyama prensiplerini uygulayarak birey şunları elde etmektedir:

1. Yaşam enerjisini kozmik kaynaktan bedene toplama yeteneğini
2. Bu enerjiyi alt enerji merkezlerine yönlendirme yeteneğini
3. Yaşam enerjisini kullanarak enerji merkezlerini dengeleme yeteneğini
4. Bu enerjiyi üst enerji merkezlerine yükseltme yeteneğini

Niyama prensipleri, bireyin kendisiyle ilgili kişisel uygulamalardır. Bu prensipler sayesinde duyular ve duyu organları kontrol edilmektedir.

Asana'lar sağlık, güzellik, güç, dayanıklılık, hafiflik, aydınlık, sinirsel dinginlik ve mutluluk vermektedir. Asana uygulamasının meyvesi spiritüel uyanış, bilinçlenme ve tüm ikiliklerden özgürlüktür.

Başlangıçta Asana'lar yavaş yavaş, vücudu zorlamadan yapılmalıdır. Asana'ların doğru ve düzenli yapılmasının yararları şunlardır:

1. Belkemiği esnekliği artmaktadır
2. Eklemler hareketlenmekte ve esnemektedir
3. Kaslar kuvvetlenmekte, gevşemekte, canlanmakta ve bol bol oksijenli kan almaktadır
4. İç organların ve bezlerin fonksiyonları düzene girmektedir
5. Lenfatik sistem ve metabolizma canlanmaktadır
6. Bağışıklık sistemi güçlenmektedir
7. Dolaşım ve kan basıncı normal ve dengeli hale gelmektedir
8. Sinir sistemi sakinleşmekte ve kuvvetlenmektedir
9. Doku taze ve canlı olmaktadır
10. Sindirim sistemi sağlıklı kılınmaktadır
11. Boşaltım sistemi canlanmaktadır
12. Üreme sistemi dengeye girmektedir
13. Solunum sistemi güçlenmektedir
14. Tüm beden canlanmakta ve güçlenmektedir
15. Tüm organlar uyumlu bir şekilde çalışmaktadır

Asana olarak adlandırılan duruşlar omurgayı çeşitli biçimlerde çalıştırarak esnetmekte, yumuşatmakta ve sağlıklı yapmaktadır. Merkezi sinir sistemi oksijenli kanla beslenmekte ve güçlenmektedir. Vücut çalışmaları eklemleri esnetmekte, kasları güçlendirmekte ve uzatmakta, iç organları uyarmakta ve canlandırmaktadır. Bloke olmuş enerjiyi serbest bırakmakta, beden enerjik ve canlı olmaktadır. Tüm beden, organlar ve kaslar besleyici maddeler, oksijenli kan ve biyoenerjiyle yıkanmaktadır. Her bir hücre arınmakta, yenilenmekte ve canlanmaktadır. Solunum, sinir, kardiyovasküler, dolaşım, sindirim ve boşaltım sistemleri daha sağlıklı olmakta ve verimli çalışmaktadır. Beyinsel fonksiyonlar düzene girmekte, zihin keskinleşmekte, stres atılarak yorgunluk giderilmektedir. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Asana'lar - Duruşlar kitabı)

Yoga duruşları kan ve lenf dolaşımını geliştirmekte ve daha iyi bir hale getirmektedir. Baş aşağı duruşlar beyne ve akciğerlere daha fazla kan gitmesini sağlar. Neticede bu organlar oksijenli kanla yıkanarak canlanmakta ve arınmakta, beyin hücrelerinde birikmiş toksinler atılmakta ve beyin fonksiyonları gelişmektedir. Bacaklar birikmiş kirli kandan kurtulmakta ve dinlenmektedir. Yerçekiminin etkisi tersine çevirildiği için kalp beyine kan pompalama görevinden özgür kalmakta ve rahatlamaktadır. Sempatik sinir sistemi uyarıldığı için beden gevşemekte ve uyku kalitesi yükselmektedir. Ruh hali ve yaşama bakış açısı olumlu bir şekilde değişmektedir.

Bükülme hareketlerini içeren duruşlar bedene doğal bir masaj yaparak kasları ve iç organları canlandırmakta, kan dolaşımını artırmakta, besin maddelerinin taşınmasını hızlandırmakta, toksinlerin dışarı atılmasını sağlamaktadır. Omurga, bel, kalça ve kasıkla ilgili sorunlar giderilmektedir. Toksinler atılmakta ve vücut temizlenmektedir.

Öne doğru eğilme hareketlerini içeren duruşlar karın bölgesindeki iç organlara baskı uygulayarak, hareketlendirmekte ve arındırmaktadır. Sindirim ve boşaltım sistemleri uyarılarak daha verimli çalışmaya başlamaktadır. Vücudun arka kasları ve eklemleri esneklik kazanmakta, böbrekler ve böbreküstü bezleri rahatlamakta, yorgunluk atılmakta, idrar sistemi daha verimli çalışmakta ve enerji tazelenmektedir. Zihin dinginleşmekte ve farkındalık artmaktadır. İnsan kendi içine yönelmekte, duygular yatışmakta, heyecan ve endişe azalmaktadır.

Arkaya doğru eğilme hareketlerini içeren duruşlar akciğerleri genişletir, kalbi güçlendirir, akciğerlere alınan hava miktarını artırır ve dolaşımı hızlandırır. Omurga, vücudun ön kasları ve eklemleri esnemektedir. Böbreklere ve böbreküstü bezlerine baskı uygulanmakta, bu organlar uyarılmakta ve sağlıklı kılınmaktadır. İnsan dışa yönelmekte, zindeleşip neşelenmekte, üzüntü ve keder gibi içte saklanan duygular serbest bırakılmaktadır.

Belirli duruşlar kalp ve damar sağlığına çok yararlıdır. Yoga duruşları kalbi aerobik, pedal çevirme ya da koşma gibi yormaz. Kalp uyumlu bir şekilde uyarılmakta, canlanmakta ve yenilenmektedir.

Yoga duruşları yerçekiminin etkisini azaltarak kasların ve organların yaşlanmasını ve sarkmasını frenlemektedir. Yoga felsefesine göre: "Esnek omurga genç beden demektir." Yoga duruşları sayesinde omurga esnek, güçlü ve sağlıklı kalmaktadır. Bedensel denge ve koordinasyon gelişmekte, beden duruşu düzelmekte ve bedensel hareketlerin farkındalığı artmaktadır.

Duruşların doğru ve düzenli uygulanması sayesinde kaslar esnemekte, güçlenmekte ve daha kolay uyum sağlamaktadır, solunum ve dolaşım sistemi daha verimli çalışmakta, kemikler güçlenmekte, insülin duyarlılığı ve boşaltım işlevi düzene girmekte, bağışıklık sistemi ve stresle olumlu şekilde başa çıkma yeteneği gelişmekte, sağlıklı lipit ve kolesterol metabolizması oluşmakta, mevcut kronik rahatsızlıklar giderilmektedir.

Yoga duruşları forma girmek ve formda kalmak için etkili bir araçtır. Eklemler esneklik kazanmakta, uzun ve yağ içermeyen kaslar gelişmektedir. Kas gücü, esneklik, eklemlerin hareket alanı, dayanma yetisi ve dayanıklılık artmaktadır. Beden yeni hareket biçimleri öğrenmektedir.

Belirli Yoga duruşları erkeklerin prostat sorununun çözülmesine yardımcı olur. Prostat ve lenf bezleri sağlık kazanır, lenf sistemi gelişir, lenf sıvısının dolaşımı ve atık maddelerin dışarı atılması artar. Sert ve sıkışık kaslar gevşer, uzar ve esneklik kazanır.

Belirli duruşlar kadınlarda adet öncesi, menopoz öncesi ve menopoz dönemi belirtilerini ortadan kaldırmaktadır. Üreme organları sağlık kazanmakta ve rahatsızlıklar giderilmektedir. Karın bölgesindeki gerginlik ve şişkinlik, sırt ağrıları, yorgunluk, kramp ve aşırı kanama azalmaktadır. Menopoz öncesi ve menopoz dönemi yaşanan yorgunluk, uykusuzluk, değişken ruh hali, sıcak basması, beden yağlarının düzensiz dağılımı ve düzensiz adet görme azalmaktadır.

Asana teknikleri günlük yaşamdaki bedensel duruşu da düzeltmektedir. Birey vücut duruşunun daha fazla farkına varmakta ve günlük yaşamında duruşunu düzeltmektedir. Daha iyi bir fiziksel denge ve duruşa kavuşmaktadır. Doğru bedensel duruş birçok rahatsızlıkları gidermekte ve önlemektedir.

Yanlış duruş alışkanlığı boyun, baş ve omuz ağrılarına neden olmaktadır çünkü boynun doğal kavisi bozulmuştur. Yuvarlak omuzlar ve çökük göğüs kafesi akciğerlerin tam çalışmasını engellemektedir. Yetersiz solunum moral bozukluğuna, keyifsizliğe ve bıkkınlığa neden olmaktadır. Çökmüş bel, öne doğru yatan leğen kemiği ve sırtın alt kısmındaki kısalmış ve gergin kaslar sırt ağrılarına neden olmaktadır. Asana teknikleri sayesinde kazanılan doğru bedensel duruş tüm bu rahatsızlıkları gidermektedir.

Doğru bedensel duruş sayesinde iskeletteki bütün kemikler baştan ayaklara kadar düzgün bir şekilde sıralanmaktadır. Uyluk kemikleri leğene doğru biçimde oturduğunda iki kalça aynı hizada durmakta, dengeli bir kuyruksokumu kemiği oluşmakta ve omurga düzgün bir pozisyon almaktadır. Kuyruksokumunun, omurgayı desteklediği için dengeli olması omurganın sağlığı açısından yaşamsal önem taşımaktadır.

Bozuk bedensel duruş, kuyruksokumunun işlevsel bozukluğuna sebep olmakta ve kronik sırt ağrılarıyla sonuçlanmaktadır. Yoga duruşları sayesinde kuyruksokumu ve leğen omurgaya gerekli desteği sağlamakta, dengeli bir omurga oluşmakta, gövde gerekli desteğe sahip olmakta ve her yönde rahatlıkla eğilmektedir. Kemikler yerli yerine oturmakta, eklemler kemiklere doğru biçimde bağlanmakta, kaslar dengeli çalışarak koordinasyonu sağlamakta ve organlar doğru yerde bulunduğu için görevlerini en iyi şekilde yapmaktadır.

Yoga duruşları aracılığıyla gelişen doğru ve dengeli bir bedensel duruş fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal dengeyi de sağlamaktadır. Baş, boyun, sırt ve bel ağrıları ve bu yüzden çekilen konsantrasyon ve düşünme güçlüğü, sinirlilik, gerginlik ve öfke giderilmektedir.

Çeşitli bilimsel araştırmalara göre Yoga duruşlarının doğru ve düzenli uygulanması kemik yoğunluğunu korumakta ve artırmakta, osteoporozu ve kemiklerin kolayca kırılmasını engellemektedir.

Yoga duruşları bedeni canlandırmakta, uyarmakta, güçlendirmekte ve kan dolaşımını geliştirmektedir. Pelvis bölgesindeki organlar güçlenmekte, cinsel organları destekleyen kaslar, perine kasları ve pelvis tabanı esneklik kazanmaktadır. Bu organlar ve kaslar taze kan, oksijen ve besin maddeleriyle dolmaktadır. Böylece tensel duyarlık, uyumluluk ve cinsel yaşam kalitesi artmaktadır.

Yoga teknikleri sayesinde astım, artrit, kalp rahatsızlığı, obezite, osteoporoz, madde bağımlılığı, depresyon, migren, sinüs sorunları gibi kronik rahatsızlıklar hafiflemekte ve zaman içinde giderilmektedir. Kanser hastalığına çok iyi gelmektedir. Hastalığın yol açtığı stres ve uygulanan tıbbi tedavinin yan etkileriyle baş etmeye yardım etmektedir. Multipl skleroz hastalığının tedavisinde de son derece yararlı sonuçlar vermektedir.



Pranayama olarak adlandırılan solunum teknikleri, nefes alış verişlerini düzene sokar, solunum rahatsızlıklarını giderir ve zihnin kontrol edilmesini sağlar. Bu teknikler vücut-zihin sistemini bir bütün olarak yeniler ve enerjik yapar. Solunum sistemi canlanır ve güçlenir. Sinir sistemi sakinleşir ve yatışır. Kanda oksijen oranı artar ve dolaşım hızlanır. Vücudun bütün hücreleri arınır, beslenir ve yaşam gücü kazanır. Doğru ve düzenli olarak yapılan Pranayama teknikleri çok çeşitli iyileştirici etkilere sahiptir. Yorgunluk giderilerek, bedendeki enerji akımları güçlenmekte, yaşam enerjisi dengelenmekte, organlar yenilenmekte, duygular yatışmakta ve zihin dinginliğe kavuşmaktadır. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Pranayama - Nefes ve Enerji Kontrolü kitabı)

Hızlı ve yüzeysel nefes endişe ve korkuları tetiklemektedir. Solunum teknikleri sayesinde nefes derinleşmekte ve yavaşlamakta, sinir sistemi gevşemekte ve duygular yatışmaktadır. Kalp atışları düzene girmekte ve kardiyovasküler sisteminin çalışma ritmi sağlıklı bir ritme göre ayarlanmaktadır. Kalp rahatlamakta ve güçlenmektedir.

Pranayama teknikleri enerjiyi kontrol altına almakta, ayarlamakta ve organizmanın farklı düzeylerine yönlendirmektedir. Enerjiyi kaba ve ince düzeylerde tecrübeden geçirmek için solunum fonksiyonlarının olağan sınırları aşılmaktadır; solunum işlevleri uzatılmakta, hızlandırılmakta veya yavaşlatılmaktadır. Pranayama sırasında denetim altına alınan solunum fonksiyonları şunlardır:

1. Puraka
2. Reçaka
3. Kumbhaka

Sanskritçe Puraka kelimesi 'doldurmak' demektir ve akciğerleri havayla doldurmak anlamına gelmektedir. Puraka, veya nefes alma işlemi solunum sistemini canlandırmaktadır.

Reçaka kelimesi ise 'boşaltmak' demektir ve nefes vererek akciğerleri boşaltmak anlamına gelmektedir. Reçaka, veya nefes verme işlemi kirli havayı ve toksinleri dışarı atmaktadır.

Sanskritçe Kumbha sözcüğü 'çömlek', 'kap' veya 'kavanoz' demektir. Kumbhaka kelimesi ise 'kavanoza benzer' anlamına gelmektedir. Kavanoz suyla dolu veya boş olabilir. Buna benzer akciğerler havayla dolu veya boş olabilir. Böylece Pranayama çalışmalarında nefesin aldıktan veya verdikten sonra tutulması Kumbhaka olarak adlandırılır. Kumbhaka, veya nefes tutma enerjiyi tüm bedene yaymaktadır. Bundan başka, Pranayama basamağında birçok Kumbhaka çalışması var ki, o zaman Kumbhaka sözcüğü özellikle nefesin belli bir şekilde alınmasını, tutulmasını ve verilmesini vurgular.

Geniş felsefi anlamda zihnin bütün illüzyonlardan boşaltılması daha derin bir Recaka, nefesin boşaltılmasıdır. Bireyin kendisinin ruh olduğunun algılaması daha derin bir Puraka, nefesin alınmasıdır. Nihayet zihnin sarsılmaz metinlikle odaklanması daha derin bir Kumbhaka, nefesin tutulmasıdır. Bu daha derin bir Pranayama çalışmasıdır.

Yoga sisteminin bu basamağında biyoenerji teknikleri de uygulanmaktadır. Bu teknikler sayesinde bedenin biyoenerji alanı güçlenmekte, genişlemekte, enerjetik blokajlar çözülmekte, beden daha enerjik ve sağlıklı yapılmaktadır. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Prana Vidya - Biyoenerji Teknikleri kitabı)

 

Pratyahara olarak bilinen teknikler bilinçli gevşeme yeteneğinin gelişmesini sağlar. Bunlar, içe dönme, içsel arayış ve gelişim için olağanüstü tekniklerdir. Bilinçli gevşeme teknikleri, organizmayı sistematik olarak derin bir gevşeme durumuna getirmektedir. Beden gevşeyince zihin susmakta, sinirler boşalmakta ve kas gerginliği atılmaktadır. Beden derin gevşeme moduna geçince nefes alış veriş hızı azalmaktadır, akciğerler rahatlamakta ve solunum sistemi dinlenmektedir. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Pratyahara - Astral Teknikler kitabı)

Nefes alış veriş hızı düşünce kalp atışları da yavaşlamaktadır. Kalp dinlenmekte ve yıpranmamaktadır. Dolaşım sistemi olumlu etkilenmekte ve düzene girmektedir. Tetikte olan sempatik sinir sistemi gevşemeye başlamaktadır. Daha sonra parasempatik sinir sistemi gevşemektedir. Akabinde de endokrin sistemi gevşemeye başlamaktadır. Stres yüzünden devamlı adrenalin salgılayan ve aşırı çalışan böbreküstü bezleri dinlenir. Endokrin sisteminin dinlenmesi fiziksel ve duygusal sağlığı da olumlu bir şekilde etkilemektedir.

Bilinçli derin gevşeme organizmanın bütün sistemlerini olumlu bir şekilde etkilemekte, yorgunluk ve uykusuzluk giderilmekte, birikmiş gerginlik atılmakta, enerji blokajları çözülmekte ve bol bol enerji depolanmaktadır.

Pratyahara basamağında birey belirli teknikleri kullanarak duyularını maddi nesnelerden geri çekerek içine almakta ve astral bedene ulaşmaktadır. Astral boyutta duyuların ince enerjetik uzantıları mevcuttur. Bu uzantılar her zaman maddi nesnelerin peşindedir. Bu da devamlı zihinsel ve sinirsel gerginlik yaratmaktadır.

İnsan bedenini kaplayan ve aura olarak adlandırılan elektromanyetik biyoenerji alanının var oluşunu artık bilim adamları da kabul etmektedir. Modern makineler aurayı ölçebilmekte ve hatta fotoğrafını bile çekebilmektedir. Bundan başka, insanın astral yani daha da ince enerjetik bedeni mevcuttur. Astral beden üç boyutludur veya üç çok daha ince enerji türünden veya alanından oluşmaktadır.

Bu enerji alanları şunlardır:

1. Manas
2. Buddhi
3. Ahamkara

Bu üç unsur yani Manas, Buddhi ve Ahamkara astral bedeni oluşturan vücudun ince enerjetik organlarıdır ve her birinin önemli fonksiyonları vardır. Bu fonksiyonlar şunlardır:

1. Manas zihinsel fonksiyonları gerçekleştirmektedir
2. Buddhi zekasal fonksiyonları gerçekleştirmektedir
3. Ahamkara egosal fonksiyonları gerçekleştirmektedir

Kaplumbağanın bacaklarını içine çekişi gibi birey duyuların ince enerjetik uzantılarını maddi nesnelerden uzaklaştırarak içine çekmeyi öğrenmektedir. Uygulama esnasında birey astral bedenin üç unsurunu keşfetmekte, denetlemekte ve tecrübeden geçirmektedir.

Duyularını içine çekerek birey önce Manas düzeyine ulaşmakta ve zihinsel fonksiyonları denetleyerek geliştirmektedir. Sonra Buddhi düzeyine ulaşmakta ve zekasal fonksiyonları denetleyerek geliştirmektedir. Daha da ileride Ahamkara düzeyine ulaşmakta ve egosal fonksiyonları denetleyerek geliştirmektedir. Uygulama esnasında birey fiziksel bedenle ilgili egosunun geçici ve gerçek olmadığını algılamaktadır. Böylece maddi egonun köleliğinden kurtulmaktadır.

Manas unsurunu kontrol altına aldıktan sonra birey Manas unsurunun bilinçaltı düzeyine ulaşarak önceki yaşamları hakkında bilgi alabilmektedir. Önceki yaşamlarından bilgiler bireyin gelişmesine yardım etmektedir.

Astral bedeni iyice kontrol ettikten sonra birey Pratyahara teknikleri sayesinde kaba fiziksel bedeni terk ederek astral yolculuk yapabilmektedir. Uygulama esnasında birey evrenin farklı boyutlarını inceleyerek istediği bilgileri ve tecrübeleri elde etmektedir.

Yoga sisteminin bu basamağında Çakra (vücuttaki enerji merkezleri) teknikleri de uygulanmaktadır. Bu teknikler sayesinde bedende bulunan enerji merkezleri uyandırılmakta, aktifleştirilmekte ve sağlıklı çalışmaktadır. Bedendeki enerji akımları güçlenmekte, beden enerjik yapılmakta, beynin çalışma kapasitesi artmakta, doğaüstü yetenekler gelişmekte ve bilinç arınmaktadır. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Çakra'lar - Enerji Merkezleri kitabı)

Yoga sisteminin Pratyahara basamağında Kundalini (vücuttaki evrim enerjisi) teknikleri de uygulanmaktadır. Bu teknikler sayesinde enerji merkezleri daha verimli çalışmakta, beyin kapasitesi artmakta, enerji blokajları çözülmekte, duygular güçlenmekte, bilinç yükselmekte ve tüm organizma yenilenmektedir. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Kundalini - Gizemli Evrim Enerjisi kitabı)

Kundalini enerjisini uyandırmak için birey Yama, Niyama, Asana, Pranayama ve Pratyahara basamaklarındaki teknikleri uygulayarak kendini bu işleme hazırlamalıdır. Bedendeki enerji akımlarını iyice kontrol ettikten sonra birey belirli enerji akımını Muladhara Çakra merkezine yönlendirerek Kundalini enerjisini uyandırmaktadır.

Kundalini enerjisi uyandıktan sonra birey Suşumna kanalıyla bu enerjiyi Çakra'dan Çakra'ya yükseltmektedir. Her Çakra beynin belli uyumuş bölgeleriyle bağlantılıdır. Kundalini enerjisi herhangi bir Çakra merkezine ulaştığında bu Çakra en üst kapasitesinde çalışmaya başlar, bu da beynin belli uyumuş bölgelerini uyandırır. Böylece Kundalini yükseldikçe beynin uyumuş bölgeleri aktifleşmekte ve uyumuş potansiyel güçler devreye girmektedir.

Kundalini enerjisi uyandığında beden birçok olumlu değişmelere uğramaktadır. Beden hücreleri enerjiyle dolmakta ve gençleşme başlamaktadır. Bireyin sesi, beden kokusu ve hormon salgıları olumlu yönde değişmektedir. Beden ve beyinde hücrelerin dönüşümü olağanüstü oranda gerçekleşmektedir. İnsanın fiziksel, zihinsel ve spiritüel gelişimi hızlanmaktadır. Beden, zihin ve her bir hücre yüksek frekanslı enerjiyle dolup taşmaktadır. Birey bilincin üst düzeylerine ulaşmaktadır.

Kundalini enerjisi uyandığı ve ancak birey bu enerjiyi kontrol edemediği takdirde bu enerji Kali olarak adlandırılmakta ve deliliğe neden olmaktadır. Kundalini enerjisi uyandığı ve birey bu enerjiyi kontrol altına aldığında ise bu enerji Durga olarak adlandırılmakta ve fiziksel, zihinsel, ruhsal güç kazandırmaktadır.

Bazı kişiler insanlara Kundalini'nin (vücuttaki evrim enerjisi) derhal uyanacağı ve Çakra'ların (vücuttaki enerji merkezleri) derhal açılacağını vaat ederler. Bunlar gerçeklere dayanmayan vaatlerdir. Kundalini ve Çakra'lar insanın yalnız kendi çabalarıyla, doğru teknikler uygulayarak ve tecrübeli Yoga Üstadının yardımlarıyla aktifleştirilebilir. Zaten Çakra merkezleri hiçbir zaman tamamen kapalı olmaz. Çakra merkezlerinin kapalı olması ölüm demektir. Çakra merkezlerinin enerjisi çok düşük olabilir ve onları canlandırmak, dengelemek ve uyuma sokmak gerekebilir. Eğer biri size: "Çakra'larınız kapalıdır" derse, bilin ki bu kişi Çakra'lardan hiçbir şey anlamıyor!!!

Çakra ve Kundalini çalışmaları Yoga sisteminin beşinci, Pratyahara basamağında yapılmaktadır. Bu teknikler yalnız ve yalnız önceki dört basamaktaki teknikler uygulandıktan sonra uygulanabilir. Aksi halde buna yönelik çabalar sinir sistemini tamamen çökertir.

Uydurma yöntemlerle Kundalini enerjisi uyandırmaya çalışan kişiler kendilerini ve başkalarını büyük bir riske atmakta ve psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Kundalini enerjisini uyandırıp kontrol altına almak için Yoga sisteminde bulunan teknikler gerçek Yoga Üstadının eşliğinde doğru şekilde uygulanmalıdır.

Bazen uydurma yöntemler kullanarak ve çok istekli olarak kişi Kundalini enerjisini kısmen uyandırabilir. Bu çok tehlikelidir. Eğer Kundalini uyanmışsa ve Svadhisthana Çakra tıkanmışsa, o zaman Kundalini enerjisi Muladhara Çakra merkezinde kalarak ve onu zorlayarak büyük cinsel ve sinirsel problemlere yol açacaktır. Bu daha üst seviyede bulunan herhangi başka bir Çakra merkezine de olabilir.

Eğer Kundalini enerjisi herhangi bir Çakra merkezine ulaşmışsa ama bu Çakra tam çalışmıyorsa o zaman Kundalini enerjisi bu Çakra merkezinde kalarak onu öyle bir baskı altında tutacaktır ki fiziksel düzeyde bu Çakra ile bağlantılı olan organlar gerilimden çökmeye başlayacak ve fonksiyonları bozulacaktır.

Daha kötüsü, Kundalini enerjisi Çakra merkezini zorlayarak enerji girdabının ters yönde dönmesini sağlayabilir. Bu, tüm enerji sistemini olumsuz etkiler. Çakra ile bağlantılı organlar aksi yönde çalışmağa başlar; organlar hayat için değil ölüm için çalışır.

Eğer Suşumna Nadi tam çalışmıyorsa, o zaman Kundalini enerjisi Pingala Nadi veya İda Nadi kanalına girebilir. Bu durumda bütün sinirsel, duygusal ve zihinsel dengeler bozulacaktır. İnsan devamlı olarak korku, öfke ve zıt duygular yaşayacak ve sonunda deli olacaktır. Bu nedenle hiçbir zaman amatör kişilerden öğrenilen uydurma yöntemler aracılığıyla Çakra ve Kundalini ile uğraşılmamalıdır. Bunun yalnız ve yalnız zararı vardır.

Pratyahara basamağı derin bir iç gevşeme ve tam bir odaklanma sağlayarak insanı Yoga sisteminin 6. Dharana (konsantrasyon) ve 7. Dhyana (meditasyon) basamaklarına hazırlamaktadır.

Dharana zihinsel kontrolün birinci aşamasıdır. Sanskritçe Dharana kelimesi Dhri sözcüğünden türemiştir. Dhri sözcüğü 'tutmak' demektir. Böylece Dharana zihni bir obje üzerinde tutma işlemidir. Zihin bir obje üzerinde tutulmalı ve başka bir objeye sıçraması engellenmelidir. Bu nedenle, Dharana zihni bir obje üzerine odaklayan konsantrasyon işlemidir. Dharana olarak adlandırılan zihinsel konsantrasyon duygu, düşünce, istek ve davranışın ötesindedir.

Dharana basamağında birey konsantrasyon tekniklerini uygulayarak zihin fonksiyonlarını incelemekte ve denetim altına almaktadır.

Zihin devamlı maddi Guna olarak adlandırılan 'evrensel niteliklerin' etkisi altındadır. Peki Guna nedir?

Sanskritçe Guna sözcüğü 'nitelik' veya 'kalite' demektir. Daha geniş anlamda ise Guna kelimesi 'hal' anlamına gelmektedir. Maddi evrenin üç hali veya Guna olarak adlandırılan niteliği mevcuttur:

1. Sattva yani Erdemlik
2. Racas yani İhtiras
3. Tamas yani Cehalet

Sattva-guna erdemlik halidir. Bu hal zihinsel sakinlik, huzur, denge, aydınlık, dinginlik, bilgelik ve temizlik getirmektedir.

Raco-guna ihtiras halidir. Bu hal hareketlilik, faaliyet, canlılık, atılganlık, çalışkanlık ve çeviklik getirmektedir.

Tamo-guna cehalet halidir. Bu hal pasiflik, cahillik, hareketsizlik, tembellik, uyuşukluk, atalet ve karanlık getirmektedir.

Zihin her zaman maddi evrenin bu üç halinin etkisi altındadır. Sattva-guna insanı gelişmeye ve yükselişe, Tamo-guna çöküntüye ve inişe, Raco-guna ise ortalama yaşantıya yönlendirmektedir. İnsanın düşünceleri, istekleri, inancı, gayesi, gıdası, eylemi ve işi bu üç Guna'nın etkisine göre çeşitlenmekte ve ayarlanmaktadır.

Zihin Sattva-guna'nın etkisi altında olunca insan korkusuz, dürüst, bağımsız ve temiz olmaktadır. Böyle bir insan cömert ve kontrollüdür. O, kendini eğitmek ve gerçekleri anlamak için çabalamaktadır. O dürüst, şiddet kullanmayan ve öfkeden özgür biridir. O, işin getirdiği neticeye değil daha çok işin kendisine önem vermektedir. O, şehvet ve ihtirastan özgür olduğu için dengeli zihne sahiptir ve kimseye kin beslemeden herkese iyilik yapmaktadır. O hayırsever, kibar, mütevazi ve muntazamdır. O aydın, şefkatli ve azimlidir; kibir ve vefasızlıktan özgürdür.

Zihin Raco-guna'nın etkisi altında olunca insan doyumsuz, tutkulu ve ihtiraslı olmaktadır. Hırslı ve açgözlü olduğu için o, insanlara acı vermektedir. O şehvet, nefret, kıskançlık ve yalan ile dolu olduğu için tatminsizdir. O, kararsız ve dönek olduğu için zihni dağınık ve telaşlıdır. O, çok istekli ve mal düşkünüdür. O, dost ve arkadaş himayesi peşindedir ve ailesiyle gururlanmaktadır. O, nahoş şeylerden kaçınmakta ve hoş şeylere yapışmaktadır. Onun konuşma tarzı hırçın, midesi ise doymak bilmezdir. Böyle bir insan eğer iyilik yaparsa, her zaman iyiliğinin karşılığını bekler.

Tamas hali aldanma, yanlış inanç, anlaşılmazlık, tembellik, uyuşukluk ve cahillik getirmektedir. Zihin Tamo-guna'nın etkisi altında olunca insan yavaş, tembel, uyuşuk ve kararsız olmaktadır. O yalancı, saygısız, kaba ve kibirlidir. O gazap, öfke, gaddarlık ve cehaletle doludur. Bu tür insanlarda ne temizlik, ne düzgün davranış ne de dürüstlük bulunmaktadır. Onlar her şeyi göze alarak ihtiraslı isteklerini doyurmaktadır. Sayısız isteklerden sersemleşerek, aldanma ağına saplanarak ve şehvetli hazlara bağımlı olarak onlar çökmeye mahkumdur.

Maddi dünyada herkes bu üç Guna'nın etkisi altındadır. Yogi kendini, hisleri ve nesneleri devamlı ve düzenli inceleyerek hangi düşünce, söz ve eylemlerin Tamo-guna, hangilerinin Raco-guna ve hangilerinin Sattva-guna tarafından teşvik edildiğini öğrenmektedir. Guna'lara odaklanarak ve onların etkisini inceleyerek birey Tamo-guna ve Raco-guna tarafından teşvik edilen düşüncelerin kökünü kurutmakta ve yok etmektedir. Yogi zihnini Sattva-guna'nın etkisi altında tutmaya çabalamaktadır. Yalnızca Sattva-guna'nın etkisi altında kaldıkça birey son gayeye hızla ilerlemektedir.

Guna'ların etkisine göre insanların bazıları Tamasik, bazıları Racasik ve çok az bir kısmı Sattvik'tir. Aslında tamamen Sattvik, Racasik veya Tamasik insan yoktur. Genelde herhangi bir Guna'nın etkisi daha üstündür ve diğer ikisinin etkileri, zaman zaman ortaya çıkmaktadır.

Tamasik zihin Raco-guna'dan da etkilenmektedir. Böyle bir zihin geliştikçe, azıcık Tamo-guna'dan da etkilenmekte, ama Raco-guna'nın etkisi üstün olmakta ve Sattva-guna'nın etkileri artmaya başlamaktadır.

Racasik zihin geliştikçe, Tamo-guna'nın etkileri azalmakta ve Sattva-guna'nın etkileri artmaktadır.

Zihin daha da geliştikçe, Sattva-guna'nın etkisi üstünlük kazanmaktadır. O zaman zihin Raco-guna'dan biraz etkilenebilir ve Tamo-guna'nın etkisi çok ender hallerde ortaya çıkmaktadır.

Nihayet gelişimin beşinci aşamasında, zihin tamamen Sattvik olmakta, Raco-guna'na ile Tamo-guna'nın etkileri neredeyse yok olmaktadır. Beş aşama şunlardır:

1. Tamasik zihin
2. Tamasik-Racasik zihin
3. Racasik zihin
4. Racasik-Sattvik zihin
5. Sattvik zihin

Bu beş aşama zihnin gelişimini temsil ederek, merdivenin basamaklarına benzemektedir. En alt basamak uyuşuk zihin olarak adlandırılmaktadır. İkinci basamak dağınık zihin, üçüncü basamak dalgalanan zihin, dördüncü basamak tek-odaklı zihin ve beşinci basamak kontrollü zihin olarak adlandırılmaktadır. Beş basamak şunlardır:

1. Uyuşuk zihin
2. Dağınık zihin
3. Dalgalanan zihin
4. Tek-odaklı zihin
5. Kontrollü zihin

Yoga sisteminin Dharana basamağına ulaştığınızda, artık tek-odaklı zihne sahip olacaksınız ve iradenizi kullanarak konsantre olabileceksiniz.

Derin konsantrasyon haline ulaşmak için zihin sessizliğe kavuşmalıdır. Zihin sakinleşince, yaşamın temposu yavaşlamakta ve zorluklarla daha kolay başa çıkılmaktadır. Bakış açısı değişmekte ve olumsuz olayların sonuçları büyütülmemektedir. Olumsuz düşünceler kontrol altına alınmakta, düşünce akışı olumlu yöne yönlendirilmekte ve duygusal tutarsızlık giderilmektedir. Yeni olumlu evrensel düşünce biçimleri ortaya çıkmaktadır.

Birey, zihin olarak bilinen şeyin sadece kafanın içinde olmadığını, bir zihinsel enerji alanı oluşturduğunu algılamaktadır. Bu zihinsel enerji alanı arınmakta, güçlenmekte, pozitifleşmekte, genişlemekte, blokajlardan kurtulmakta ve yenilenmektedir.

Dharana teknikleri dikkat dağılmadan odaklanma yeteneğini geliştirmekte, enerji ve konsantrasyonu bireyin içsel derinliklerine taşımaktadır. Dharana olarak bilinen konsantrasyon teknikleri, zihin fonksiyonlarını olumlu bir şekilde etkilemektedir. Zihin yavaşlamakta, olumsuz düşüncelerden ve enerjiden kurtulmakta, imgeleme yeteneği ve odaklanma gücü gelişmektedir. Konsantrasyon sırasında zihinden geçenler ilgisiz bir gözlemci gibi uzaktan izlenilir. Düşüncelerin, onlara tutunmadan, akıp gitmesine ve zihnin boşalmasına izin verilir. Zihin dalgalanmaları bağımsızca gözlemlenir ve yaşanan anın değeri anlaşılır. Bireyin geçmiş ve gelecekle ilgili düşünceleri atılınca bu zaman birimleriyle ilgili olayların yükü üzerinden kalkar ve gereksiz endişeler yok olur. Birey kendisine odaklanmayı öğrenir ve günlük kaygılardan uzaklaşır. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Dharana - Konsantrasyon Teknikleri kitabı)


Dhyana olarak adlandırılan meditasyon teknikleri yaşamın anlamını kavramak ve içsel bilgeliği geliştirmek için etkili araçlardır. Bu teknikler sayesinde zihinsel gerginlik ve duygusal huzursuzluk ortadan kaldırılmakta, gerçek benlik algılanmakta ve içsel gerçeklikle bağ kurulmaktadır. Doğuştan gelen içsel anlayış ve farkındalık uyanmaktadır. Spiritüel varoluş biçimleri ortaya çıkmaktadır. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Dhyana - Meditasyon Teknikleri kitabı)

Dhyana, zihinsel kontrolün ikinci aşamasıdır. Sanskritçe Dhyana kelimesi Dhyai sözcüğünden türemiştir. Dhyai sözcüğü 'derin konsantrasyon' veya 'meditasyon' demektir. Böylece Dhyana bilincin derin konsantrasyon aracılığıyla bir imgeye devamlı ve kesintisiz tutunma işlemidir.

Meditasyon sırasında, vücudun bütün hücrelerinin içine işlemiş bilinç enerjisi bir noktada toplanmaktadır. Beden-bilinç sistemi birleşmekte ve insan birlik bilincini yaşamaktadır. Bütün canlılarla bir ve aynı olduğunun bilincine varmaktadır. Diğer varlıklarla ve gerçek içsel benlikle yabancılaşma sona ermektedir. Birey boşluk ve kaygı duygularıyla boğuşmaktan kurtulmaktadır. Maneviyat yeni bir anlam kazanmakta, birey içsel doyuma ulaşmakta ve içindeki boşluğu doldurmaktadır.

Bir imgenin bilinçte yeterince uzun zaman, devamlı ve kesintisiz tutulması işlemi sayesinde konsantrasyon çok derin olduğunda Dhyana gerçekleşmektedir. Böylelikle devamlı ve kesintisiz derin konsantrasyon, meditasyon işlemidir. Yoga sistemine göre, konsantrasyon dikkati dağıtmadan 144 saniye sürerse, meditasyon gerçekleşmektedir.

Dhyana, aralıksız ve kesintisiz derin konsantrasyon yani meditasyon halidir. Dharana (konsantrasyon) halinde zihin hala farklı düşüncelere dalarak konsantrasyonu bozmaktadır, oysa Dhyana (meditasyon) halinde zihin kontrollü olduğu için konsantrasyon objesinden sapmamaktadır. Böylece Dhyana veya kesintisiz derin konsantrasyon veya meditasyon saatlerce aralıksız devam etmektedir.

Dhyana (meditasyon) daha önceki Dharana (konsantrasyon) basamağından farklıdır, çünkü odaklanma yeteneği keskinleştirilip geliştirilmiştir. Odak artık tek obje yerine bireyin bilincinin tamamına yayılmıştır. Dhyana esnasında zihin sessizleşmekte, düşünceler akımı durmakta ve dinginlik yaşanmaktadır.

Genelde zihin sürekli olarak parçalı ve dağınıktır; aynı anda bir sürü düşüncelerle dolmakta ve durmadan çalışmaktadır. Bu durumda tek bir obje üzerine odaklanmak olanaksız görünmektedir. Dhyana teknikleri sayesinde zihinsel enerjiyi toparlamak ve bir objeye yönlendirmek mümkündür.

Meditasyon esnasında birey zihnini konsantre olmaya zorlamaz; zihin kontrollü ve huzurlu olduğu için istenilen objeye odaklanır ve ondan kopmaz. Bu nedenle, Yoga sisteminin önceki altı basamağında verilen teknikleri uygulamadan gerçek meditasyon yapmak imkansızdır. Günümüzde yaygın olan uydurma sözde "meditasyon" yöntemlerinin Dhyana olarak adlandırılan gerçek meditasyon ile hiçbir ilgisi yoktur.

Meditasyonun bir başka önemli kuralı şudur: Enerjinin Şusumna Nadi kanalından serbest akması ve bireyin uykuya dalmaması için meditasyon her zaman Padmasana, Siddhasana veya başka sırtı dik tutarak oturuş pozisyonlarında (Bakınız Yoga: Asana'lar - Duruşlar kitabı) yapılmalıdır. Bazı Dharana (konsantrasyon) teknikleri sırtüstü yatarak yapılabilir ama Dhyana (meditasyon) teknikleri her zaman sırtı dik tutarak ve oturarak yapılmalıdır. Çünkü meditasyon esnasında birey her zaman bilinçli kalmalıdır.

Günümüzde uydurma "meditasyon" yöntemlerini sunan kişiler insanları sırtüstü yatırarak "meditasyon" yaptırmaktadır. Doğal olarak insanlar bu tür sözde "meditasyon" seanslarında uykuya dalmaktadır. Bu tür uydurma "meditasyon" seanslarının gerçek meditasyon teknikleriyle hiçbir ilgisi yoktur ve meditasyonun getirdiği yararları sağlayamaz. Gerçek meditasyonun yararlarına ulaşmak için birey meditasyon sırasında bilinçli ve uyanık kalmalıdır.

Meditasyon devamlı, kesintisiz ve bilinçli olmalıdır ki, birey meditasyon süresinde bilincin üst mertebelerine ulaşabilsin. Meditasyon bir objeye kesintisiz konsantrasyondan başlayan, bütün düşüncelerin yok olduğu ve yalnızca bu objenin tam şekilde farkındalığına varıldığı bir bilinç halidir.

Dharana, yani konsantrasyon süresinde her türlü düşünceler, anılar, hayaller, düşler ve fanteziler zihine üşüşmektedir. Zihnimizin ne kadar kontrolsüz ve her türlü düşüncelerle dolu olduğunu yalnızca bir objeye konsantre olduğumuz zaman farkına varırız. Dhyana, yani meditasyona vardıkça zihin artık kontrollü ve her türlü düşüncelerden özgürdür.

Su konduğu şişenin şeklini almaktadır. Bunun gibi zihin de bir objeye odaklandıkça bu objenin şeklini almaktadır. Yüce objelere odaklanan zihin, sonunda yücelmektedir. Sıvı yağ bir kavanozdan diğerine döküldükçe yağın devamlı sabit aktığı görülür. Eğer konsantrasyonun akımı söz konusu sıvı yağın, bir kavanozdan diğerine boşaltılmasındaki gibi devamlı, sabit ve kesintisizse, o zaman bu hal Dhyana yani 'meditasyon' olarak adlandırılmaktadır.

Meditasyon çalışmaları, Buddhi unsurunu aktifleştirmektedir. Buddhi zekasal işlemleri gerçekleştiren ve irade yetisinden, yeteneğinden sorumlu olan ince enerjetik organdır. Zihinsel işlemleri gerçekleştiren Manas bilgi toplamaktadır. Buddhi ise daha ince enerjetik organ olarak, bu bilgileri analiz etmekte ve nelerin nasıl yapılacağına karar vermektedir. Bu yüzden karar verme veya irade gücü, Buddhi unsurundan kaynaklanmaktadır. Meditasyon sayesinde Buddhi aktifleşmekte, zeka ve irade güçlenmektedir. İrade güçlendikçe meditasyon da güçlenmekte ve derinleşmektedir. Böylece meditasyon Buddhi unsurunu aktifleştirmekte, Buddhi ise meditasyonu artırmaktadır.

Gerçek meditasyon teknikleri takıntılı düşünceleri, panik atakları, nevrozları ve depresyonu iyileştirmektedir. Uydurma sözde "meditasyon" yöntemleri ise depresyona neden olmaktadır. Meditasyon teknikleri zihni iyi, olumlu, yaratıcı, ilham verici, sakinleştirici ve huzur verici düşüncelerle dolu kılmanın etkili bir usulüdür.

Meditasyon gerilim, gerginlik, bunalım, stres, sıkıntı, korku, endişe, lüzumsuz kaygı gibi şeyleri gidermekte, tansiyonu dengelemekte, zihinsel yoğunlaşmayı, berraklığı ve yaratıcılığı geliştirmektedir. Amacınız ne olursa olsun, meditasyon sizi çok iyi, derin ve etkileyici şeylerle yüzleştirecektir.

Günümüzde birçok kişi meditasyon yaptığını söylemekte ise de gerçekte yaptıkları sadece basit bir konsantrasyon uygulamasıdır. Eğer birey en azından 3 dakika bir objeye kesintisiz odaklanamıyorsa, o zaman bu kişinin yaptığı konsantrasyon çalışmasıdır ve meditasyon olarak adlandırılamaz. Tecrübesiz kişiler meditasyonun basit bir şey olduğunu düşünmekte ve herkese hemen meditasyon yapmayı önermektedir. Herkes bilmelidir ki, böyle bir kişi gerçek meditasyonun ne olduğunu bilmemektedir.

Bazı kişiler Yoga ve Meditasyonun birbirinden bağımsiz yöntemler olduğunu söyler ve hatta "Yoga ve Meditasyon" adlı kitap bile yazar, oysa Meditasyon çalışmaları Yoga sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. Dhyana veya meditasyon Yoga sisteminin yedinci basamağıdır ve bu basamağı Yoga sisteminden ayırıp atarsak, uyguladığınız her neyse artık Yoga olarak adlandırılamaz. Ayrıca, Yoga yapmadan meditasyon yapmak olanaksızdır. Dürüst bir insan böyle bir çalışmaya başka bir isim vermeli veya demelidir ki bu, Yoga sisteminden alınmış bir uygulamadır. Nefessiz yaşam olamayacağı gibi Yoga'sız da meditasyon olamaz. Bu iki şeyi birbirinden ayıranlar ne Yoga'nın ne de meditasyonun gerçekten ne olduğunu biliyorlar.

Samadhi olarak bilinen süperkonsantrasyon teknikleri ise gerçek ruhi benliğin gerçekleşmesini ve yaşanmasını sağlamaktadır. Bu aşamada, bireysel ruh ile Evrensel Ruh arasındaki bağlantı net bir şekilde algılanmaktadır. Bireysel ruh Evrensel Ruh ile bütünleşmekte ve ölümsüz, bilgi ve mutlulukla dolu olan doğasını algılamaktadır. Birey Evrensel Ruhun bir parçası olduğunun farkına varmakta ve Onunla iletişim kurmaktadır. (Detaylı bilgi için bakınız Yoga: Samahdi - Süperkonsantrasyon Teknikleri kitabı)

Yoga sisteminin sekizinci basamağı olan Samadhi, zihinsel kontrolün üçüncü aşamasıdır. Samadhi kelimesi Sanskritçe Dhi sözcüğünden türemiştir. Dhi sözcüğü 'meditasyon' demektir.

Samadhi kelimesi iki sözcükten ibarettir: Sam ve Dhi. Sam sözcüğü 'süper' veya 'üstün' demektir. Böylece Samadhi kelimesi 'süpermeditasyon' anlamına gelmektedir. Samadhi, bir objenin bilinçte kesintisiz olarak tutulması işlemidir.

Yoga sistemine göre, meditasyon dikkati dağıtmadan 1728 saniye (yani 29 dakika) sürerse, süpermeditasyon gerçekleşmektedir. Son aşamada Dhyana (meditasyon) doruk noktasına ulaşmaktadır. Bu noktada meditasyon o kadar derindir ki, bilinç odaklanma objesinden kopmamakta ve hatta benlik hissi kaybolmaktadır. Bu hal, Samadhi (süpermeditasyon) olarak adlandırılmaktadır.

Yoga sistemine göre, süpermeditasyon dikkati dağıtmadan 48 dakika sürerse, Kayvalya gerçekleşmektedir. Kayvalya kelimesi Sanskritçe 'spiritüel özgürlük' anlamına gelmektedir. Kayvalya halinde birey maddi enerjinin sınırlarını aşmakta ve maddenin ötesinde olan ruhu yaşamaktadır. Maddi kölelikten kurtulup ruhi özgürlüğün tadını çıkarmaktadır. Günümüzde bir hinduizm tarikatı gerçek kimliğini saklamak için kendini "kayvalya yoga" olarak adlandırmaktadır. Sözde "yoga" çalışmalarını bir paravan gibi kullanarak bu tarikat zararlı inançlarını insanlara aşılamaktadır.

Kontrollü nefes alış verişleri, sakinlik ve huzur getirmektedir. Huzurlu zihnin konsantre olarak sabitleşmektedir. Sabit zihin içsel spiritüel ışık üzerine yoğunlaşabilmektedir. Böylece, birey maddi objelerden başlayıp, sonunda ruhi objelere odaklanmaktadır.

Doğal kristalin yanında bulunan objelerin rengini alışı gibi, zihin sessizliğe kavuşunca, üzerine yoğunlaştığı objelerin şeklini almaktadır. Bu esnada bilen, bilgi ve bilinen bir olmaktadır. Meditasyonun bu zirvesi Samadhi (süpermeditasyon) olarak adlandırılmaktadır.

Zihni belirli bir obje üzerinde yoğunlaştırmak Dharana, yani konsantrasyondur. Devamlı ve kesintisiz konsantrasyon Dhyana, yani meditasyondur. Zihin gerçek öze dalınca ve kişisel özün farklı olma duygusu kaybolunca Samadhi, yani süpermeditasyon gerçekleşmektedir.

Konsantrasyon, meditasyon ve süpermeditasyon bir ardıl işlem şeklinde yerine getirildiğinde Samyama gerçekleşmektedir. Zihnin bir obje üzerine yoğunlaşması ve Dharana, Dhyana, ve Samadhi basamaklarından geçmesi, Samyama olarak adlandırılmaktadır. Böylece bu üç basamak birlikte Samyama adıyla bilinmektedir.

Samyama kelimesi iki sözcükten ibarettir: Sam ve Yama. Sam sözcüğü Sanskritçe 'süper' veya 'üstün', Yama ise 'kontrol' demektir. Böylece Samyama kelimesi 'süperkontrol' anlamına gelmektedir. Kontrol aşama aşama gelişmekte ve Yoga sisteminin sekizinci basamağında süperkontrole dönüşmektedir.

Samyama, bilgelik ve aydınlanma getirmektedir. Bu aydınlanma yavaş yavaş, aşama aşama gerçekleşmektedir. Bu uygulamanın birçok aşaması mevcuttur. Birey birçok ince farkındalık safhalarından geçmektedir. Yoga sisteminin üç son basamağı öznel açıdan, daha etkileyicidir. Yine de bu üç son basamak herhangi bir objeye dayanmayan, gerçek saf Samadhi ile mukayesede dışsaldır. Saf Samadhi, zihnin fark gözetme doğasının etkilerinden özgürdür.

Odaklanmanın başka bir yönü de vardır. Odaklanma esnasında bilinç obje ile birleşmektedir. Bilinç obje ile birleştiğinde, objenin bilinçten kayması engellenmektedir. Süpermeditasyon esnasında bu birleşme tamamlanmaktadır. Bunu vurgulamak için Samyoga terimi kullanılmaktadır.

Samyoga kelimesi iki sözcükten ibarettir: Sam ve Yoga. Sam sözcüğü Sanskritçe 'süper' veya 'üstün', Yoga ise 'birleşmek' demektir. Böylece Samyoga kelimesi 'süperbirleşme' anlamına gelmektedir. Birleşme aşama aşama gerçekleşmekte ve Yoga sisteminin sekizinci basamağında süperbirleşmeye dönüşmektedir.

Samadhi, veya tam odaklanma, gerçek öz ile bir olmak ve meditasyonun objesi ile birleşmek yeteneğidir. Zihnin bu halinde algılayan ve algılama objesi algılama eyleminin aracılığıyla birleşmektedirler. Bu bütün düşünce ve eylemlerin gerçek birliğidir. Samadhi hali Yoga yolundaki bütün çabaların zirvesidir. Bu Yoga mükemmelliğidir, veya bireysel ruh ile Evrensel Ruhun bağlantılı halidir.

Samadhi Yoga çalışmalarının meyvesi, semeresi veya ödülüdür. Samadhi halinde birey günlük gerçekliğin ötesine geçmekte, tüm canlı varlıklarla ilişki halinde olduğunu kavramakta, evrenle bağlantı kurmakta, aydınlanma ve esrime durumuna ulaşmaktadır. Bireysel ruh Evrensel Ruh ile bir olmakta ve aralarında herhangi bir ayrılık duygusu bulunmamaktadır.

Samadhi, huzur ve tam olma, genişlemiş farkındalık ve şefkatli nesnellik durumudur. Bu durumda, birey dünya üzerinde olmakta ama dünyaya ait olmamaktadır. Önemsiz günlük hayatının ötesine taşan coşku yaşamakta, içsel kavrayış ve bilme hissiyle dolmaktadır.

Samadhi halinde tam bilinç ve en yüksek haz tecrübe edilmektedir. Samadhi'de Yogi Evrensel Ruhla birleşmekte ve hiçbir zaman ifade edilemeyecek şeyleri hissetmektedir. Yine de Yogi hissettiklerini paylaşmak ve anlatmak ister. Samadhi halinde hissedilenleri sözlerle yeterli derecede iletmek imkansızdır, çünkü zihin bunları tarif etmek için söz bulamamaktadır.

Samadhi halinde, hissedilen huzur, haz ve mutluluk bütün kavrayışları aşmaktadır. Samadhi Yoga sisteminin son aşamasıdır. Meditasyonun zirvesinde birey Samadhi haline ulaşmaktadır. Samadhi halinde insanın bedeni ve duyuları uykuda olduğu gibi dinlenmektedir, zihin ve mantık uyanıklık halinde olduğu gibi tetiktedir, yine de birey bilincin ötesindedir.

Samadhi halinde birey tamamen bilinçli ve uyanıktır. Birey sakin ve huzur içinde olduğu için Evrensel Ruhun evrenin kaynağı olduğunu algılar; her şey Ondan gelmiş ve Ona dönecek. Birey Anahata Çakra merkezinde bulunan gerçek öz'üne yani ruha dönmektedir. O zaman derin uykuda olduğu gibi bedenin, zihnin ve zekanın faaliyeti durduğu için, 'ben' ve 'benim' hissi kaybolmaktadır. Birey gerçek Yoga haline ulaşmaktadır. Bu halde yalnızca bilinç, hakikat ve tarifsiz haz tecrübe edilmektedir. Bütün kavrayışları aşan bir huzur yaşanmaktadır.

Samadhi halini anlatmak için, zihin söz bulamıyor ve dil tarif edemiyor. Samadhi'de tecrübe edilenleri başka tecrübelerle kıyasladığında Yoga Üstadları bunu, "Neti! Neti!" yani "O, bu değil! O, bu değil!" şeklinde ifade etmektedir. Bu hal, yalnız tamamen susarak ifade edilebilir. Samadhi halinde Yogi maddi dünyayı terk edip ebediyete kavuşmaktadır. O zaman bilen ve bilinen ikiliği kaybolmaktadır, çünkü bilen bilinenle birleşmektedir.

Tuzun suda eriyip su ile bir olması gibi, zihin ruh ile bir olduğunda, buna Samadhi denilir. Prana inceleşince ve zihin Prana'yı içine çekip, Prana ile bir olduğunda, buna Samadhi denilir. Maddi öz ile ruhi öz eşit olup birleşince ve bütün Sankalpa'lar yok olunca, buna Samadhi denilir. Dünyevi hazlara ilgisiz olmak çok zor, evrensel gerçekleri algılamak daha da zor, gerçek Yoga Üstadının yardımı olmadan Samadhi haline ulaşmak bundan da zor ve olanaksız.

Birçok insan, Samadhi halinin her şeyin sonu olduğunu düşünmektedir. Çerçekte ise Samadhi başlangıçtır. Samadhi kesinlikle dünyayı terketme işlemi değildir. Hiçbir şey sona ermiyor yalnız maddi tecrübe aşaması bitiyor, fakat yeni bilinmeyen ruhi tecrübe aşaması başlıyor.

Samadhi halinden döndüğünde, bireyin bilinç yapısı tamamen değişir. Bununla birlikte, birey normal hayatını devam ettirebilir, ama her zaman bu hayatın bir oyun olduğunu hatırlar. O, günlük görevlerini sürdürmeye devam eder, ama artık en yüksek kozmosa ait olan bilgi, kudret ve hikmet hazinesiyle bağlantıdadır.

Samadhi halinde Pratyahara işlemi tamamlanmaktadır. Pratyahara çalışması sırasında, duyular Manas'a, yani zihinsel düzeye, Manas Buddhi'ye, yani zekasal düzeye, Buddhi Ahamkara'ya yani maddi ego düzeyine çekilmektedir. Birey duyularını, zihnini, zekasını ve maddi egosunu incelemekte, keşfetmekte ve deneyimlemektedir. Samadhi halinde bu işlem tamamlanmaktadır.

O zaman, Ahankara Atma'ya, yani ruhi ego düzeyine çekilmektedir. Geçici maddi ego ebedi ruhi ego ile birleşmektedir. Böylece Yogi ikilikler dünyasından kurtulmaktadır. İkilikler dünyasının kökü, iki egonun mevcut olmasıdır: maddi ego - ruhi ego; "Ben bedenim" - "Ben ruhum"; geçici öz - ebedi öz. İnsan her gün bu ikiliği tecrübe etmektedir ama bunu umursamamaktadır.

Herkes çift farkındalığa sahiptir. İnsan düşünüyor ve düşündüğünü biliyor ve düşündüğünü bildiğini biliyor, yani insan düşünüyor ve düşündüğünün farkındadır ve düşündüğünün farkında olduğunun farkındadır. Buna, çift farkındalık denir; bunun nedeni, maddi ego ile ruhi ego ikiliğidir.

Şimdi, bir kez daha Pratyahara zincirine göz atalım: duyular-zihin-zeka-maddi ego-ruhi ego; düşünceler zihinde gerçekleşmektedir ve maddi ego bunun farkındadır ve ruhi ego maddi egonun zihinde olan düşüncelerin, farkında olduğunun farkındadır. Çifte farkındalık böyle gerçekleşmektedir. Herkes içinde bir diyalog olduğunun farkındadır. İnsan kararsız olduğunda, bu diyalog şiddetli bir çekişmeye dönüşebilir. Çekişenler kimdir?

İnsanın içinde çekişenler, maddi ego ile ruhi egodur. Bu mücadele ve karşıtlık, insanın huzurunu kaçırmaktadır. Samadhi halinde bu karşıtlık sona ermekte ve birey sonsuz huzura ulaşmaktadır. Nihayet birey ruhu deneyimleme imkanı yakalamaktadır. Ruh astral bedenin içinde yerleşen ve bilinç fonksiyonlarını gerçekleştıren ebedi, bireysel spiritüel enerji birimidir.

Bu birim ruhi kıvılcımdır. Evrensel Ruh sonsuz şenlik ateşidir, bireysel ruh ise bu şenlik ateşinden çıkan kıvılcımdır. Samadhi halinde yaşananlar zihinüstü tecrübedir. Birey kendinin ruh olduğunu hissetmekte ve ruhu yaşamaktadır. Bu tecrübe yaşandıktan sonra, ruhun varlığını kanıtlamak için hiçbir delile ihtiyaç kalmaz.

Yoga sisteminin ilk yedi basamağında bulunan teknikleri doğru şekilde uygulamadan, hiç kimse Samadhi haline ulaşamaz. Herkes bu uydurma yöntemlere dikkat etmeli ve kendi sağlığına zarar vermemelidir. Günümüzde bir hinduizm tarikatı "samadhi yoga" adı altında hareket etmekte ve zararlı inançları insanlara aşılamaktadır.

Samadhi halinde bireysel ego Kozmik Ego ile birleşmektedir. O zaman her tür ikilikler yok olmaktadır. Bireysel bilinç, maddi ego ile bağlantıdadır ve ego sayesinde insan ikiliklerin farkındadır. İkilikler varolunca, Samadhi haline ulaşılamaz. Birey maddi egosuna tutundukça egosundan kurtulamaz ve bilincini genişletemez. Samadhi halinde farkındalık genişler ve homojen olur; bireysel farkındalık sona erer ve birey ikilikler alemini aşar.

Bilincin dört hali mevcuttur:

1. Cagrata-avastha, yani uyanık hal
2. Svapna-avastha, yani rüya görerek uyku hali
3. Suşupta-avastha, yani rüyasız uyku hali
4. Turiya-avastha, yani transandantal hal

Transandantal hal uyanıklık, rüyalı uyku ve rüyasız uyku hallerinin ötesinde olan spiritüel bir haldir. Bilincin transandantal haline Samadhi'de ulaşılmaktadır.

Samadhi halinde bilen, bilgi ve bilinen bir olmaktadır. Seyirci, seyretme ve seyredilenin birbirinden ayrı varoluşu yok olmaktadır. Tecrübe, tecrübe edilen ve tecrübe eden bütünleşmektedir.

Bu, büyük müzisyenin çaldığı enstrümanla ve yaptığı müzikle bir olmasına benzer. Müzisyen, enstrüman ve müzik bir olmaktadır. Bilen, bilgi ve bilinenin bir olduğu noktada, Yogi kendi gerçek doğasına dayanarak kendi öz'ünü algılamakta ve öz'ünün Yüce Öz'ün bir parçası olarak, bedeninin içinde hapis olduğunu anlamaktadır.

Meditasyon sırasında zihin isteklerden kurtulmaktadır. Zihni hareketsiz kılarak, tembellik ve dağınıklıktan kurtararak, birey Amanaska haline ulaşmaktadır. Amanaska kelimesi Sanskritçe 'zihinsizlik' veya 'zihinüstü' demektir. Birey bu zihinüstü hale ulaşınca onun Samadhi'de olduğu anlaşılmaktadır.

Bu hal, zihnin düşünce ve isteklerden özgür olduğu, en yüksek bilinçli halidir. O zaman, birey bütün kaygı, dert ve üzüntülerden kurtulmuş durumdadır. Beden, zihin, duyular ve nefes bir olmaktadır. Bütün olumsuz düşüncelerden ve yaşamın bütün şartlarından sıyrılarak, birey Yoga haline varmaktadır.

Samadhi zihinüstü farkındalıkdır. Üç tür farkındalık mevcuttur:

1. Duygusal farkındalık
2. Zihinsel farkındalık
3. Zihinüstü farkındalık

1. Duygusal farkındalık: Şeklin, sesin, tadın, kokunun ve dokunmanın farkında olma duyular sayesinde elde edilen farkındalıkdır.

2. Zihinsel farkındalık: Zamanın, uzayın ve objenin farkında olma zihinsel farkındalıkdır.

3. Zihinüstü farkındalık: Bu, bir an değil, bir süreçtir. Zihinüstü farkındalık bir tecrübe silsilesidir. 'Çocukluk' terimi uzun bir zaman süresini kapsadığı gibi Samadhi de belirli bir tecrübe anı değildir, bu bir tecrübeler silsilesidir. Bu tecrübeler silsilesi bir çok aşama oluşturmaktadır.

Zihinüstü farkındalık dört türdür:

a) Bilinçli farkındalık
b) Bilinçsiz farkındalık
c) Bilinçüstü farkındalık
d) Spiritüel farkındalık

Bireysel ruh üzerine meditasyon sırasında birey spiritüel bilince ulaşmakta ve kendinin ebedi ölümsüz ruh olduğunu algılamaktadır. Bu meditasyonun zirvesinde birey Samadhi haline ulaşmaktadır.

Samadhi, kendini düzenleyen bir işlemdir. Zihnin dışadönük eğilimi engellenince, zihin içedönük olunca, bilinç ise bütünleşerek yükselince, güçlü enerji akımı bireyi bir Samadhi aşamasından diğerine taşımaktadır. Bazen birey bir iki aşamadan hızla geçmekte, bazen ise bir aşamada uzun süre kalıp dinlenmekte ve dengelenmektedir.

Nerede meditasyon bitiyor ve nerede Samadhi, yani süpermeditasyon başlıyor?

Bunu tam olarak saptamak olanaksızdır, çünkü bu, ardı arkası kesilmez bir akıma benzemektedir. Nerede gençlik biter ve nerede olgunluk başlar sorusuna aynı cevap verilmektedir. Samadhi esnasında benzer olay gerçekleşmektedir.

Yoga yolunda ilerlemenin belirtileri sağlık, fiziksel hafiflik hissi, metanet, temizlik, hoş ses, olumlu beden kokusu, zihnin dengeli, sakin ve huzurlu olması, ihtiraslardan arınma ve alçak gönüllülüktür.

Birey kendini ve bütün eylemlerini Evrensel Ruha adayarak ve Ona sığınarak evrensel Karma yasasının köleliğinden kurtulmakta ve Civana Mukta, yani 'özgür ruh' olmaktadır. Civana kelimesi Sanskritçe 'bedenlenmiş ruh', Mukta ise 'özgür' demektir. Böylece Civana Mukta ifadesi 'maddi bedende olmasına rağmen ruh düzeyinde yaşayan kişi' anlamına gelmektedir. Civana Mukta ruh olduğunu hiçbir zaman unutmamakta ve Yoga yolundan sapmamaktadır.

Yoga yolunda, uygulama çok önemlidir. Tohum sıkılmalıdır ki, içindeki yağ ortaya çıksın. Odun ısıtılmalıdır ki, içindeki ateş tutuşup yüze çıksın. Tıpkı bunun gibi, Yoga da düzenli uygulanmalıdır ki, bireyin içindeki ruhi ateş ortaya çıksın. Genç, yaşlı, ihtiyar, hatta hasta, halsiz ve sakat biri, Yoga tekniklerini devamlı uygularsa, mükemmelliğe ulaşabilir.

Devamlı ve düzenli uygulama başarının sırrıdır. Yoga teknikleri düzenli yapılırsa, insan bedenle zihnin uyumunu, fiziksel, duygusal, zihinsel, sinirsel ve ruhsal gelişimini, iç barışını ve huzurunu sağlar. Bu yolda çaba göstermek ve vazgeçmemek çok önemlidir. Çaba göstermeyen kişiye, hiç kimse yardım edemez. Tembel birinin yükselmesi için en yetkin üstat bile hiçbir şey yapamaz.

Yoga yolunda, sabırlı olmak çok önemlidir. Aceleci birinin Yoga yolunda ilerlemesi imkansızdır. Yoga dikkatle ve yavaş yavaş uygulanmalıdır. Birey Yoga tekniklerini doğru yolla, orijinal şekilde uygularsa, ilk çabasında bile, olumlu sonuçlar almaktadır.

Başlangıçta uygulama mükemmel olmayacak; bu doğaldır. Zaman içinde, yaptıklarınız mükemmelleşecektir. Her gün, daha iyi bir şekilde yapacaksınız. Mükemmellik kendiliğinden gelecektir. Sabır ve dikkat, Yoga yolundaki yükselişin sırrıdır.

Bazı kişiler der ki, Yoga yolunda insan her şeyden vazgeçmelidir. Bu yanlış bir söylentidir. Yogi dünyadan ve dünya nimetlerinden vazgeçmemektedir. Yogi olumsuz şeylerden, insanoğlunun gelişmesini engelleyen ve sağlığını mahveden şeylerden vazgeçmektedir. Yogi eylemden vazgeçmemektedir. Yogi insanlara zararlı faaliyetlerden vazgeçerek toplumun gelişmesi için çalışmaktadır.

Yoga, rahatsız zihni sakinleştiren ve enerjiyi yapıcı, olumlu, faydalı ve yaratıcı kanallara yönlendiren evrensel gelişim sistemidir. Güçlü nehrin barajlar ve kanallar vasıtasıyla doğru yolla işe yarar hale getirilişi gibi, zihin Yoga teknikleriyle, doğru yolla kontrol edildiğinde, huzur hazinesi oluşturmakta ve insan yükselişi için bol enerji üretmektedir.

İnsanoğlunun doğasına göre, farklı yükseliş Marga'ları mevcuttur. Marga sözcüğü Sanskritce 'yol' demektir. Böylece, insanların yetenek ve eğilimlerine göre, farklı yükseliş yolları verilmiştir. İnsanoğlunun yükselmesi ve evrim etmesi için dört temel yol mevcuttur:

1. Karma Marga
2. Bhakti Marga
3. Jnana Marga
4. Yoga Marga

1. Faal ve hareketli insan için, Karma Marga, yani 'eylem yolu' tavsiye edilmiştir. Bu yolda insan işini ve görevini en iyi şekilde yaparak yükselebilir. Bu yol, işini ve görevini ön planda tutan insanlar içindir.

2. Hassas, içli ve heyecanlı insan için Bhakti Marga, yani 'sevgi yolu' tavsiye edilmiştir. Bu yolda, insan bağlılığını ve sevgisini, Evrensel Ruha yönlendirerek yükselebilir. Bu yol, duygusal, inanç ve dinsel törenlere yatkın olan insanlar içindir.

3. Akıllı insan için, Jnana Marga, yani 'bilgi yolu' tavsiye edilmiştir. Bu yolda, insan bilgi toplayarak, analiz ederek ve araştırma yaparak yükselebilir. Bu yol, bilim ve zihinsel spekülasyonlara yatkın olan insanlar içindir.

4. Çalışkan, yüksek zekalı ve düşünceli insan için Yoga Marga, yani 'bütünleşme yolu' tevsiye edilmiştir. Bu yolda, insan bedenini, zihnini ve ruhunu tam bir uyum haline getirerek ve hayatın bütün alanlarını mükemmel kontrol altına alarak yükselmektedir. Bu yol, yaşamı sorgulayan, insan hayatının anlamını ve amacını bilmek isteyen, evreni araştıran, evrim etmeye can atan ve tüm sorulara cevaplar arayan insanlar içindir.

Başka yollarda, yanlış hislere ve bilgilere kapılarak, birey yolundan sapabilir; Yoga yolunda ise birey er geç mükemmelliğe ulaşmaktadır.

Yoga sözcüğü çok kapsamlı ve bu sözcüğün birçok manası olduğu için, zaman içinde bazı felsefeciler Yoga sözcüğünü 'yol' anlamında kullanmaya başlamışlar. Bundan başka, Veda edebiyatında Karma-Yogena (eylemle bağlanma işlemi) ve Jnana-Yogena (bilgiyle bağlanma işlemi) gibi, terimler kullandığı için, felsefeciler Karma Marga, Bhakti Marga, ve Jnana Marga terimleri yerine "karma yoga", "bhakti yoga", ve "jnana yoga" terimlerini kullanmaya başlamışlar.

O zaman "karma yoga" 'eylem yolu', "bhakti yoga" 'sevgi yolu' ve "jnana yoga" 'bilgi yolu' anlamında kullanmaktaydı. Daha sonra, yalnızca eylem, sevgi ve bilgi yükseliş için yeterli olmadığı için, bu yollarda Orijinal Yoga Sisteminden alınmış teknikler uygulanmaya başlatılmıştır. Böylece, zamanla birçok kişi "karma yoga", "bhakti yoga" ve "jnana yoga" terimlerinin farklı Yoga türleri olduğuna inanmış ve kitaplarda da bu şekilde anlatmıştır.

Son zamanlarda, bu yanlış kavramı kullanarak birçok kişi, sözde "yoga" türlerini piyasaya sürmektedir. Her tür amatör kişi, Orijinal Yoga Sisteminden yararlanarak, bu sistemden bir çeşit teknik alarak, aldıkları tekniklere kafalarından bir şeyler ekleyerek ve bunlara farklı isimler takarak yeni "yoga" türünü geliştirdiklerini söylemektedir.

Böylece, sözde "yoga" türlerinin sayısı artmaktadır. En tehlikelisi de şudur ki, bu amatör kişiler, temel Yoga tekniklerine kafalarından uydurduğu zararlı yöntemler eklemiş ve Yoga'yı tanınmaz hale getirmiştir. Herkes zekasını kullanarak, bu tür uydurma sözde "yoga" türlerinden kaçınmalıdır. Eğer kendinize zarar vermek istemiyorsanız, o zaman, bu tür sözde "yoga" ve "meditasyon" yöntemlerine başvurmayınız.

Yoga, her tür insanın ihtiyaçlarını karşılayabilen bir evrensel sistemdir. Yoga öyle bir sistemdir ki, insana bütün yönlerde gelişim işlemini tamamlaması için yardım etmektedir. İnsan amacına göre Yoga sisteminin herhangi bir basamağındaki tekniklerden yararlanabilir, ama böyle bir çalışma, orijinal sisteme uymalıdır.

İnsan Yoga tekniklerini orijinal şekilde Yoga sisteminin sekiz basamağında ilerlemiş, tecrübeli Üstattan öğrenmelidir. O zaman, birey eğitimini tamamlamasa ve hatta Yoga çalışmalarına yalnızca kısa bir süre katılsa bile, sarf edilen çaba boşa gitmeyecek ve birey Yoga tekniklerinin faydasını uzun süre hissedecektir.

Yoga sistemi Maha-Yoga olarak adlandırılmaktadır. Maha kelimesi 'büyük' veya 'en yüksek' demektir.

Yoga tarihini incelemek için evrenin tarihine göz atmalıyız. Bazı ruhlar Mutlak Varlık'tan bağımsız yaşamı merak ederek ruhi evrenden maddi evrene gelmektedirler. Maddi evrende isteklerini gerçekleştirmek için ruhlar maddi beden almak zorundadırlar. Bedenlenmiş ruh hayali özgürlüğün peşinden koştururken Tanrı'yı taklit etmekte, birçok bedenler değiştirmekte ve serüvenler yaşamaktadır. Geçici maddi mutluluk ve ıstırapları defalarca tattıktan sonra maddi evrendeki yaşamdan usanarak, bir gün uyanıp gerçek ruhi doğasını özlemeye başlamakta, yine ruhi evrene dönme isteği ile bu isteğini gerçekleştirebilmek için çaba harcamaktadır. Burada Yoga bilimi ve çalışmaları ruhun maddi evrenden ruhi evrene geçmesini sağlayan dönüş biletidir.

Bu yüzden maddi evren yaratıldığında orada bulunan ruhlara her şeyden önce Yoga bilimi verilmektedir. Bu en önemli bilimdir çünkü bu bilimin sayesinde ruhlar maddi evrenden kurtulup ruhi evrene dönebilir. Maddi evren sonsuz devirlerde yaratılıp mahvedilmektedir. Maddi evren yeniden tezahür ettiğinde ruhi evrene dönememiş ruhlar yine maddi bedenler almakta ve eğitimlerini devam ettirmektedirler. Bu sonsuz devirlerden kurtulmak için Yoga sistemi mevcuttur.

Dünya gezegeni ortalama her 5-6 milyon yılda bir yenilenir. Bu yenilenme su basmaları şeklinde gerçekleşmiştir. Sular çekildikten sonra karada hayat yeniden başlamaktadır. Gezegende bütün yaşam dengeleri kurulduktan sonra bir üst gezegen sisteminden insanlar inmektedir. Bu insanlar başka bilgilerle birlikte Yoga bilgilerini de yanlarında getirmişlerdir. Sanskrit dilinde konuşmuşlar ve bilgi Veda olarak adlandırılmıştır. Böylelikle, insanlar dünya gezegeninde ilk uygarlığı başlatmıştır. Bu uygarlığın ismi Ari uygarlığı olmuştur çünkü Ari sözcüğü 'aydınlanmış insan' anlamına gelir. Ari'ler aydınlanmış insanlar, Ari uygarlığı ise aydınlanmış insanlar toplumu demektir. Ari sözcüğü bir ırkın veya kabilenin ismi değildir. Ari uygarlığı Yoga tekniklerini uygulayarak vücudun, zihnin ve duyguların hakimi olup, doğadan kopmadan, Evrensel Bilinçle devamlı temasta olmuşlardır.

Ari uygarlığında kitaplara gereksinim duyulmamış çünkü Ari'lerin hafızası o kadar güçlü olmuş ki, bir kere duyduklarını hiçbir zaman unutmamışlardır. Bu yüzden Ari'lerin yazılı bilgiye, yani kitaplara ihtiyaçları olmamıştır. Yoga bilimi ağızdan nakil yoluyla milyonlarca yıldır Üstattan öğrenciye geçmiştir. O zamanlar dünya kıtaları bağlantılı olmuş ve Ari uygarlığı bütün gezegende hüküm sürmüştür. Bu nedenle gezegenimizin bütün dillerinde Sanskrit sözcükleri bulunmaktadır. Gezegenimizdeki bütün eski uygarlıklar incelendiğinde hepsinin bir kökten geldiği anlaşılmaktadır. Farklı kıtalarda elde edilen bazı kalıntıların üzerinde kazınmış Yoga duruşlarına rastlanılmıştır.

Bu yüzden Yoga yöntemleri eski Babil, Çin, Mısır, Roma, İskandinav, Sufizm, Hinduizm ve Amerikan Kızılderilileri gibi bir çok kadim kültürde bulunmaktadır. Norveç'te, İrlanda'da, Kolombiya'da, Meksika'da, Viking ve Kelt kültürlerinde Yoga duruşlarının resimleri ve heykelleri bulunmaktadır. Kuzey Amerika Kızılderililerin kültüründe Yoga pozisyonları ve meditasyon teknikleri kullanılmaktaydı. Roma imparatoru Markus Aurelius meditasyon konusunda bir kitap yazmıştı. Pisagor'un okulunda diğer konular arasında meditasyon da öğretilirdi. Güney Afrika kabilelerinin meditasyon tekniklerini kullandıkları saptanmıştır. Katolik ve Yunan Ortodoks kiliselerinin manastırlarında meditasyon çalışmalarını görmek mümkündür.

Bunun dışında, bütün dünya dinlerinde Yoga tekniklerinin kullanıldığını görülmektedir. Yoga duruşları, nefes, konsantrasyon ve meditasyon teknikleri bütün dinlerde farklı şekillerde kullanılmaktadır. Bu yüzden bazı kişiler Yoga'nın bir din olduğunu söyler. Ama gerçek şudur ki Yoga'nın hiçbir dinle ilgisi yoktur. Tam tersi dinler Yoga tekniklerinden faydalanmaktadır. Yoga'da ne inanca dayanan dogmalar, ne de bir tanrıya yönelik tapınma, ayin ve ritüeller bulunmaktadır. Yoga teknikleri derin felsefi bilime, mantık ve pratik tecrübeye dayanmaktadır.

Zaman ilerledikçe kıtalar ayrılmış, insanlar ırklara bölünerek farklı dillerde konuşmaya başlamış ve Ari uygarlığı çöktükçe insanların büyük bir kısmı Yoga çalışmalarına artık önem vermemiştir. Yoga uygulamayan insanlar vücut, zihin ve duygu kontrolünü yitirmiş, doğadan kopmuş ve Evrensel Bilinçle temaslarını kaybetmiştir. Bu nedenlerden insanlar saldırganlaşmış ve negatif hislere kapılmaya başlamıştır. Bazılarının Yoga tekniklerini ve Yoga'nın verdiği doğaüstü güçleri kötüye kullanması üzerine Yoga üstatları Yoga bilgilerini gizli tutmaya başlamış ve onları yalnızca dürüst, samimi, pozitif düşünceli ve güvenilir öğrencilere açıklamıştır.

Yukarıda değinilen sebeplerden ötürü insanoğlu giderek güçsüz, hafızası zayıf ve evrenden kopmuş bir mahluka dönüşmüştür. Hafızası zayıfladıkça insanoğlu yazılı bilgiye, yani kitaplara ihtiyaç duymuştur. Dolayasıyla da ortalama 5-6 bin yıl önce dünyada Veda olarak isimlendirilen ilk kitaplar meydana getirilmiştir. Sanskritçe Veda kelimesi 'bilgi' demektir. Böylece dünya gezegeninde yazılan ilk kitaplar 'bilgi kitapları' olarak adlandırılmıştır.

Orijinal Veda biliminin en önemli kısmı bu kitaplarda şifrelenmiş şekilde verilmiştir. Bu kitaplarda Yoga bilimi de bulunmaktadır. Bu nedenle Yoga öğretisi insanlar tarafından bin yıllar boyu geliştirilmiş bir teknik değildir. Bu öğreti insanlara evrenin başlangıcında verilmiştir ve önce dilden dile, sonra da yazılı şekilde günümüze kadar gelmiştir. Günümüzdeki Yoga kitaplarında bulunan bilgiler yalnız temel basit bilgilerdir. Yoga yolunda ilerlemek için insan Parampara'da (üstat öğrenci zinciri) olan Yoga üstadından eğitim almalıdır. Çünkü Yoga bilgilerinin önemli kısmı gizli tutulmaktadır.

Bazı "yoga" kitaplarında Yoga tarihi dört döneme bölünmektedir: Vedik, Klasik Öncesi, Klasik ve Klasik Sonrası. Bu gruplandırma bazı İngiliz tarihçilerinin kitaplarına dayanmaktadır. Bu tarihçiler Yoga konusunda uzman olmadıkları gibi spekülasyonlara dayanan tahminlerde bulunmuşlardır. Maalesef, gerçeklere dayanmayan bu spekülasyonlar, sonradan Yoga yolunda amatör olan kişiler tarafından piyasada bulunan "yoga" kitaplarına da taşınmıştır. Bu konuya aydınlık getirmek zorundayız. Bahis konusu olan bu "yoga" kitaplarına göre, "arkaik yoga" olarak da bilinen "vedik yoga" ayinsel törenler etrafında yoğunlaşır; bu ayinsel etkinlikler yoganın köklerini oluşturur". Maalesef burada Yoga tekniklerini kullanan rahipler, ayinsel törenlerle hiçbir ilgisi olmayan Yogi'lerle (Yoga uygulayan kişiler) karıştırılmaktadır. Günümüzde Hindistan olarak bilinen yerde Yoga sistemi derin bir çöküşe uğramış olmasına rağmen Brahmana olarak adlandırılan rahiplerle Yogi olarak adlandırılan gerçek Yoga Üstatları arasındaki fark çok iyi bilinmektedir. Tabidir ki bu farkı bir İngiliz tarihçisi anlayamaz. Yoga sistemi ayinsel törenlere ve ritüellere dayanmamaktadır.

Söz konusu "yoga" kitaplarında, Klasik Öncesi dönemle ilgili net hiçbir şey söylenmemektedir. Klasik döneminin ise Patancali'nin yazdığı Yoga Sutra kitabıyla bağlantılı olduğu ifade edilmektedir. Bu yazarlar, Yoga Sutra kitabında anlatılan Yoga sistemini "klasik yoga", "raja yoga" veya "sekiz kollu yoga" olarak isimlendirmektedir. Oysa ki, Patancali aslen Yoga Sutra kitabında o güne kadar Upanişada olarak adlandırılan çeşitli kitaplarda verilen Yoga bilgilerinin bir özetini vermiştir. Patancali, teknik detaylara inmeden Yoga sisteminin felsefesini kısa bir şekilde açıklamıştır.

Nihayet, Klasik Sonrası dönemin, "Patancali'den sonra ortaya çıkan birçok farklı "yoga" ekolünü kapsadığı" belirtilmektedir. Tüm söylenenlerden sadece bu kısım gerçeklere dayanmaktadır. Gerçekten de Patancali'den sonra birçok kişi egosunu tatmin etmek için Yoga sisteminden bir şeyler alıp kendi "geliştirdiği" "yoga" türlerini ortaya sürmüştür. Bu ego yarışı günümüze kadar devam etmektedir. Bireylerin ego'ları o kadar şişmiştir ki uydurdukları "yoga" yöntemlerine kendi isimlerini bile vermektedirler. Bu "yoga" ekolleri veya türleri konusunda hala devam eden komedi programını izlemek çok eğlencelidir.

Tüm araştırmaların sonucunda Yoga tarihinin sadece iki dönemi ortaya çıkmaktadır. Yoga sisteminin uygulandığı dönem ve bu sistemi kullanarak "yoga" türlerinin veya ekollerinin üretildiği dönem.

Yoga felsefesi, evrenin yaratılışından beri sayısız kuşaklar boyunca Üstattan öğrenciye şifahen aktarılan, nefes alan ve bütünlüğünü bozmadan yaşayan bir organizmaya benzemektedir. İnsan hafızasının, Üstadın bir kere söylediğini öğrencinin hayatı boyu unutmayacak kadar kuvvetli olduğu zamanlardan sonra içinde bulunduğumuz Kali-Yuga devrine yaklaşıldıkça zayıflaması ile yazılı bilgiye olan ihtiyaç artmış, böylelikle ortalama 5-6 bin yıl önce ilk kitaplar yazılmıştır. Bu kitaplar Sanskrit dilinde kaleme alınmıştır. Sanskrit sözcüğü 'bilgili' veya 'soylu' anlamına gelir.

Her şeyden önce dört Veda yazılmıştır:

1. Rig Veda
2. Sama Veda
3. Yacur Veda
4. Atharva Veda

Bundan sonra dört Veda kitabında verilen konuları daha detaylı bir şekilde açıklayan Brahmana, Aranyaka ve Upanişada kitapları yazılmıştır. Daha sonra evrenin tarihini anlatan Purana kitapları ve dünya gezegeninin tarifini açıklayan İtihasa kitapları yazılmıştır. Bütün bu kitaplarda Yoga bilgilerine rastlanır. Ayrı bir konu başlığı altında olmadan Yoga bilgileri bütün bu kitaplarda bulunmaktadır. Yoga bilimine tam bir şekilde sahip olmak için bütün bu kitapları incelemek gerekir. Zamanla bu iş çok zorlaştığı için tahminen iki bin yıl önce Patancali tarafından Yoga felsefesi çok kısa bir şekilde Yoga Sutra kitabında anlatılmıştır.

Yoga Sutra kitabının ikinci, Sadhana Pada adlı bölümünün birinci metninde şöyle denir: "Tapah svadhyaya işvara pranidhanani kriya yoga", yani "Ateşli çaba, kendini eğitme ve Mutlak Varlığı algılama Yoga faaliyetidir. Yoga Sutra insanlığın anadili olan Sanskrit dilindendir. Yoga sözcüğü Yuc sözcüğü ile aynı kökten gelmektedir. Yuc 'boyunduruk' demektir. Bu nedenle de Yoga 'kontrol etme' anlamına gelmektedir. Yani Yoga vücudun, duyguların ve zihnin mükemmel kontrolü demektir.

Aynı zamanda, Yoga kelimesi 'birleştirmek' anlamına da gelir, yani insanı evrendeki canlı ve cansız olan herşeyle birleştirmek demektir. Günümüzdeki değişik yaşam şartları insdir." Bu metin Yoga yolunda ateşli çaba, kendini eğitme ve Mutlak Varlığı algılama gibi faaliyetlerin gerçekleşmesinin altını çizmektedir.